Yazılar

Rüyalar Neden Önemli?

Rüyalarımız hem ruhsal sağlığımız hem de insanlar arası iletişimde neden bu denli önem taşıyor?

Rüyalar, alt beyin ve şuuraltı sistemlerinin özel bir evrensel sembol diliyle üst beyne verdiği mesajları içeriyor. Şuuraltı ve alt beyin sistemleri rüyayı görüyor, üst beyin sistemi hatırlıyor ve yazıyor. Böylece en azından alt ve üst beyin arasında bir temas kuruluyor.

Daha rahat anlaşılması açısından, beyni , “üst ve alt beyin” olarak tanımlıyoruz. Bir de bu ikisinin arasında ilkel libido seviyesi olarak tanımladığımız ve şuuraltı dediğimiz bir tabaka mevcut.

Üst beyin, bir milimetre kalınlığında, girintili-çıkıntılı, kabuk görünümlü, gri hücrelerden oluşan bir yapı. Tıptaki adı da “korteks”. Beynin her iki yarım küresini de kaplayan, bir buçuk metrekarelik bir zar. Bu bölümün maksimum kapasitesi yüzde 28. İşte biz bu korteksle, yani üst beynimizle okuyoruz, yazıyoruz, düşünüyoruz, çalışıyoruz, konuşuyoruz, para kazanıyoruz… Dolayısıyla, genelde baktığımız zaman, bir üst beyin dünyası mevcut. Hepimiz konuşuyor, ancak hiçbirimiz kolay kolay birbirimizi anlamıyoruz. Neden mi? Çünkü, üst beyin genelde zeka, para ve şekille ilgili ve biz tüm beynimizi üst beynimiz sanıyoruz. Oysa, mutlaka alt beynimizin farkına varmamız, ona ulaşmamızı engelleyen takıntılarımızın neler olduğunu bilmemiz gerekiyor. Ancak şuuraltı sistemimizdeki takıntılar yüzünden alt beynimizle bağlantısız yaşıyoruz.
Alt beynin daha huzurlu, başarılı, enerjik olmamız ve insanlarla daha iyi iletişim kurmamız açsısından neden önemli olduğuna gelince…

iceberg-ruya

Beynimizi bir Aysberg’e benzetirsek, buzulun üstünü hepimiz biliyor, görüyoruz. Ama, ondan çok daha büyük ve derin olan, buzulun altını görmediğimiz için, daha kapsamlı, daha büyük ve daha derin olduğuna inanmıyoruz. En büyük yanılgımızda tüm beynimizi korteksten yani üst beyinden ibaret zannetmek. İşte, önemli olan buzulun altını incelemek ve çözümlemeye çalışmak. Alt beyin, beynin beyaz hücrelerden oluşan yüzde 72’lik bir bölümü kaplıyor. Üst beynin aksine, duygularımız başta olmak üzere, sezgisel iletişim ve güçlerimiz ise alt beynimizle bağlantılı. Yani, alt beyin, tüm duygularımızın ve içgüdülerimizin kaynağını oluşturuyor. Alt beynin işlevleri bununla da sınırlı değil. Ayrıca, RNA yoluyla atalarımızdan gelen bilgi şifrelerini depoluyor. Bir diğer görevi de iç organlarımızı çalıştırmak. Otonom sinir sistemi dediğimiz kalbimizin çarpması, bağırsaklarımızın çalışması, tansiyonumuz tüm bunları düzenliyor. Dolayısıyla, alt beyin çok daha kapsamlı, çok daha güçlü özellikler taşıyor.

Üst beyin ve alt beynin arasında şuuraltı var. Burada seksüel içerikli takıntılarımız yer alıyor. Bu takıntılardan kurtulamazsak, ömür boyunca alt ve üst beyin bağlantısı kurulamıyor, alt beyindeki koca bir hazine kaybedilebiliyor. Burada esas olan üst beyni devre dışı bırakıp, alt beyne olumlu telkinler yapmak. Onun için, üst beynin devre dışı kaldığı rüyaların analizi son derece önem taşıyor. İşte, rüya analizleriyle bu takıntılardan kurtularak beynin iki bölümünün bağlantısı sağlanıyor. Rüyalardaki simge ve çağrışım dili doğru tercüme edildiğinde, negatif ve sağlıksız kayıtlar tespit edilerek yüzeye çıkmış oluyor ve bunun sonucu olarakta ruhsal çöküntüler düzeliyor, analitik zeka ve farkındalık artıyor, nevrotik enerjiler dinginleşiyor, üst beynimiz yaratıcılığı ve gücü yakalıyor.

Ancak, altını önemle çizmekte yarar görüyoruz: Rüya analizini, rüya tabiri, tefsir veya yorumuyla karıştırmamanız gerekiyor. “Rüya Analizi”, rüyalara bilimsel bir yaklaşımla, şuuraltı ve alt beyin sistemimizden gelen rüyaların çözümlenmesidir.